ERP HABER – Risk Yönetimi ve Analizi. Ülkemizde finans sistemi yeterli çalışmadığından, her firma maalesef birer finans kuruluşu gibi çalışıyor, müşterilerine krediler açıyor ve tedarikçilerinden kredi kullanıyor. Bu durum, firmaların ciddi şekilde finans riskleri taşımasına neden oluyor. Nakde dönmemiş tüm alacakların toplamı olarak tanımlanan risk yönetimi ve takibi, günümüzde finans departmanlarının en önemli sorunlarından biri haline gelmiş durumda..

Genel bir bakış açısı ile riskler açık hesaplar, ciro çek ve senetler, şahsi çek ve senetler, irsaliyeler ve onaylı siparişler gibi durumlardan oluşur. Açık hesap olarak anılanlar; henüz hiçbir evraka bağlanmamış olan alacaklar, ciro çek ve senetler; müşteri tarafından ciro edilmiş, henüz tahsil edilmemiş çek ve senetler, şahsi çek ve senetler; müşteri tarafından verilen, kişiye ait çek ve senetler, irsaliyeler; henüz fatura edilmemiş, ancak sevkiyatı yapılmış ürünlerden doğan alacaklar, onaylı siparişler; henüz sevkiyatı yapılmamış ancak ilgili birimlerce onaylanmış  veya rezervasyonu yapılmış ürünlerden doğan alacaklar olarak ifade edilebilir.

Tüm bu hareketler dikkate alındığında bir müşterinin riskini takip etmeye başladığımızı söyleyebiliriz. Bu veriler, firmada oluşan riske ulaşmamızı sağlayacaktır. Doğal olarak tüm firmaların risk toplamı da firmamınızın taşıdığı toplam riski gösterecektir.

Bu riski nasıl kontrol edecek ve minimize edeceğiz?

KOBİ üstü pazarda firmalar bu risklerini minimize edebilmek için çeşitli teminatlar alabilmelerine karşın pratikte bu firmalar dahi, parasal karşılığı tartışmalı olan evrakları (müşterilerinden açık çek senet vb. enstrümanlar) teminat kabul etmektedirler. Çoğu zaman da alınan teminatların üstünde kredi limitleri tanımlamak zorunda kalmaktadırlar. KOBİ’lerde böyle bir durum söz konusu olmadığından riskin takibi daha da önem kazanmaktadır.

Yapılması gereken, her firmanın ayrı olarak analiz edilmesi ve bir kredi limiti tanımlanmasıdır. Bu analizler ne kadar detaylı yapılabilirse kredi limiti o derece doğru olarak tespit edilebilir. Eski bir müşterimizi analiz etmek ve kredi limitini belirlemek göreceli olarak daha kolaydır, zira firma ile geçmişten gelen bir çalışmamız vardır. Önemli olan yeni bir müşteri adayının analizidir. Bu konuda ne yazık ki Türkiye’de oluşmuş bir veri bankası mevcut değildir. Sadece bankalardan geçmiş çalışmaları ile ilgili bilgi alınabilmekte, çoğunlukla da 2.yöntem olarak sektörel referanslara başvurulmaktadır. Uygulamada yeni müşteri adayları konusunda başlangıçta daha küçük limitlerde kredi tanımlanmakta, süreç içerisinde arttırma yoluna gidilmektedir.

Akla gelen ilk soru, “Kredi limit tanımlaması yapılması, bir işletmeye o limitler çerçevesinde satış yapılabilir anlamına gelir mi?” sorusu olacaktır. Bu soruya evet demek mümkün değildir.
“Kredi limiti – Risk = Kullanılabilir Limit” olarak formüle ettiğimiz satış yapılabilir limit, doğru olmakla birlikte yeterli değildir.

Müşteriden alınan çek ve senetlerin bir ödeme aracı olarak kullanıldığı düşünülürse, yapılan satışın tahsilatının da hızlandırılması gerekmektedir. Risk limiti uygun olsa dahi, bakiyenin maksimum kaç gün açık hesap olarak bekleyeceğinin tespit edilmesi ve maksimum açık hesap limiti tanımlanmasının da yapılması gerekmektedir. Böylece, risk limitleri uygun olduğu halde yeterli sürede ve belirlenen limitler çerçevesinde ödeme yapmayan müşteriler de kontrol altına alınabilecektir.

Risk yönetimini bir aşama daha ileri götürürsek, kredi limiti, açık hesap limiti, bakiyenin kaç gün bekleyeceği kontrollerine ek olarak gecikme gününü de ekleyebiliriz. Bakiyeyi oluşturan faturaların vadeleri geçmiş olduğu halde tahsilatın yapılmamış olması da bir kontrol aracı olarak kullanılabilir.

Kötü niyetli yaklaşımlar nasıl engellenebilir?

Riski oluşturan faktörler ve kontrol yöntemlerinin yanında, piyasa uygulamalarında karşılaşılan kötü niyetli yaklaşımların da neler olduğunu ve nasıl engellenmesi gerektiğini de bilmek gerekiyor.

Bilindiği üzere çekler bir ödeme aracı olarak kullanılmaktadır. Riskin temel tanımında nakde dönmemiş her şey risk olarak kabul edilmekle birlikte, uygulamada şahsi çeklerin %100 risk, ciro çeklerinin ise belirli bir yüzdesi risk olarak kabul edilebilmektedir. Bu uygulamanın dayanağı ciro çeklerinin %100’ünün karşılıksız çıkamayacağıdır. Risk limiti dolu olan bayiler kişisel çeklerini firmalara verip, aslında şahsi çek hüviyetinde olan bir çeki ciro çek gibi gösterebilmektedirler. Bu durumda risk kontrolü delinmekte ve öngörülenden fazla risk taşınmaya başlanmaktadır. Bunu engellemenin yöntemi, firma ortaklarının isim ve vergi numaralarının takibidir.

Günümüzde azalmakla birlikte hatır çeki olarak tabir edilen uygulama hala devam etmektedir. Hatır çeki ile kastedilen, firmanın bir tanıdığından bir iş yapılmış gibi çek alması ve tedarik işleminde kullanmasıdır. Bu tür uygulamada yapılabilecek bir kontrol yoktur (sadece çek keşidecisinin referansları araştırılabilir). Ancak verilen hatır çeki aynı tedarikçi ile çalışan iki bayii arasında ise kontrol edilebilir (verilen hatır çekini verenin riski olarak kabul etmek gibi).

Halil Vurucu